Gürkan Özsoy Blog

Tamamen Kişisel

Türk Dizilerindeki Klişeler



Türk dizileri, sürekli tekrarlanan ve senaristlerin bir türlü vazgeçmediği tesadüfler, zengin-fakir olgusu, yasak aşk gibi insanı bayan ve yoran klişelerle dolu. Karmaşık olay örgüsü, ilgi çekici karakterleri ve doğal arka planlarıyla hem yurt içinde hem de yurt dışında izleyicileri büyülese de, dizilerimiz maalesef bazı şeyleri aşamıyor veya aşmak istemiyor. Bu durum o kadar can sıkıyor ki, birbirinden farklı kanallarda yayımlanan birbirinden farklı isimdeki dizilerin, sanki tek kalemden çıktığını sanmaya başlıyoruz. Yinelenen temalar ve senaryolar genellikle insanlar arasında şaka konusu oluyor ama aynı zamanda izleyicilerin genelinin tekrar ve tekrar aynı klişelere sahip bu dizileri izlemesi gibi bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz. Amacım dizileri tek tek ele alıp isim isim eleştirmek değil. Bunu yapan insanlar zaten var. Ben gözüme çarpan ve nadiren takip ettiğim birkaç diziyi baz alarak değerlendirme yapacağım.

Türk dizilerindeki klişeler

Yapay zekaya Türk dizilerini tasvir et dedim. Bunu çizdi. 🙂 Makine bile tanıyor klişeleri ve buna uygun resim üretiyor.

Yasak Aşk ve Tesadüfler

Bizim Türk dizilerinin en belirgin klişelerinden biri bu yasak aşk mevzusu. Ülke olarak ahlak değerlerimiz aşınmış olabilir. Ama niye her dizide sürekli kocasını veya karısını aldatan bir tip bulunmak zorunda? Bir de senaryo öyle kurgulanıyor ki, bu aldatan tiplerin illa bir yakını veya arkadaşı, mutlaka aldatılan tarafın bir şeyi oluyor. Sanki bütün ülke eli şeyinde geziyormuş gibi, sürekli bir ihanet entrikası, sürekli bir aldatma sahnesi izlemek zorunda mıyız? Hadi böyle bir şeyi senaryoya koyuyorsunuz. Niye sürekli bu tiplerin bir yakını veya arkadaşı, diğer dizi karakterlerinden birinin bir şeyi çıkmak zorunda? Yani dizinin geçtiği koskoca şehirlerde, dizi karakterlerinin oturdukları semt veya mahallelerde başka insan mı yok? Misal, bir karakter bir cinayet işliyor. Bu karakterin öldürdüğü kişi, bir gün önce tanıştığı bir başka karakterin bir şeyi (babası, abisi vs) çıkıyor illaki. NİYE? Dünyada böyle bir kural mı var? Yani dünya dizi sektörünün bir yasası var da o yasanın bilmem kaçıncı maddesinde böyle bir zorunluluk mu bulunuyor?

Aşırı Zenginlik veya Zengin-Fakir Karakter Eşleşmesi

En farklı senaryolara sahip sandığımız dizilerde bile mutlaka ya fakir oğlan zengin kız var veya tam tersi; zengin oğlan fakir kız var. Bu klişe de Türk dizi sektörünün aşamadığı konulardan biri. Gösterişli malikanelerde veya evlerde yaşayan, illa holding sahibi veya patronu veya holding sahibi birinin oğlu, yeğeni vs. olan, özel tasarım kıyafetler giyen ve gösterişli etkinliklere katılan karakterlerle, aşırı zenginliğin tasviri sık görülen bir şey. Böylece izleyiciye bir fantezi ve kaçış katmanı eklemekle kalmıyor, aynı zamanda kahramanın gerçek aşkı veya ailesi gibi daha mütevazı yollarla sınıf farklılıklarını vurgulayarak keskin bir tezat oluşturuyorlar. Bunu niye yapıyorsunuz? Bu zengin-fakir çatışması artık eskimedi mi?

Zengin, Yakışıklı ve Kaslı Erkek – Güzel Kadın

İstisnasız bütün Türk dizilerinde zengin ve kaslı erkek kaçınılmaz bir klişedir. Kardeşim, koskoca memlekette insan mı yok? Hem hayatı anlattığınızı veya gerçek hikayeleri dizi yaptığınızı iddia ediyorsunuz; hem de hayattan tamamen kopuk ve uzak karakterler kullanarak dizi yazıyorsunuz. Koskoca ülkede her çeşit insan var: akıllısı, aptalı, çaresizi, fakiri, zengini, siyasetçisi, sağlıklısı, sağlıksızı, zayıfı, şişmanı… Yani bir sürü insan var hayatın içinde. Niye sürekli kaslı ve yakışıklı erkeklerle güzel kadınları karakter seçiyorsunuz? Bir kere de, mesela engelli veya ortalama bir insanın başrol olduğu bir dizi yapın.

Daha saymakla bitiremem ama yazı haddinden fazla uzar gider. Bu klişeler Türk dizilerinin karakteristik özelliği olmakla birlikte aynı zamanda türün cazibesine ve çekiciliğine de katkıda bulunuyor olabilir ama bir süreden sonra artık bıktırıyor. Bazen inandırıcılığı zorlasalar da izleyicilere tanıdık olanın rahatlığını sunuyorlar, bu doğru. Ama artık eni şeyler bulmak ve ona göre dizi yapmak gerek.