Gürkan Özsoy Blog

Puglia’nın "Düşünen Ağacı": Doğanın 4.000 Yıllık Kadim Sanat Eseri ve Zamanın Sessiz Tanığı

Puglia’nın "Düşünen Ağacı (the thinking tree)" olarak bilinen ve gövdesindeki doğal kıvrımlarla derin bir tefekküre dalmış insan yüzünü andıran bu anıt zeytin ağacı, İtalya’nın güneyindeki kurak topraklarda tam 4.000 yıldır hayata tutunmaya devam ediyor. İtalya’nın "çizmesi"nin topuğunda yer alan Puglia bölgesi, uçsuz bucaksız zeytinlikleriyle ünlüdür; ancak bu ağaçların arasında öyle bir tanesi var ki, onu görenler adeta zamanın donduğu hissine kapılır. Doğanın rüzgar, güneş ve yağmurla yonttuğu bu gövde, bir heykeltıraşın elinden çıkmışçasına belirgin yüz hatlarına sahip olmasıyla hem yerli halkın hem de dünyanın dört bir yanından gelen gezginlerin hayranlığını kazanıyor. Bilimsel adıyla Olea europaea olarak bilinen zeytin ağaçlarının bu denli uzun ömürlü olabilmesi ve asırlar içinde gövdelerinin bükülerek heykelimsi formlar alması, aslında botanik bir hayatta kalma mücadelesinin en estetik sonucudur.

the thinking tree

Bu ağacın gövdesine baktığınızda gördüğünüz şey, bilim dünyasında "pareidolia" olarak adlandırılan psikolojik bir fenomendir; yani beynimizin rastgele şekilleri anlamlı yüzlere veya nesnelere benzetme eğilimi. Ancak Puglia’daki bu ağaçta durum, sıradan bir benzetmenin çok ötesine geçer. Ağacın kabuklarının asırlar boyunca üst üste binmesi, gövdenin içten dışa doğru genişlemesi ve maruz kaldığı sert iklim koşulları, ona hüzünlü ve bilge bir insan yüzü ifadesi kazandırmıştır. 4.000 yıl, insanlık tarihi için devasa bir zaman dilimidir. Düşünün ki bu ağaç filizlendiğinde, Mısır piramitleri henüz yeni inşa ediliyordu, Roma İmparatorluğu kurulmamış, modern medeniyetlerin çoğu tarih sahnesine bile çıkmamıştı. O, bulunduğu yerde köklerini toprağın derinliklerine salarak imparatorlukların yükselişini ve çöküşünü, sayısız savaşı, iklim değişimlerini ve nesillerin geçişini sessizce izlemiştir. İşte bu yüzden ona "Düşünen Ağaç" denilmesi sadece fiziksel görünümünden değil, taşıdığı bu ağır tarihsel yükten de kaynaklanır.

Bölgedeki diğer zeytin ağaçları gibi bu anıt ağaç da biyolojik olarak inanılmaz bir dayanıklılığa sahiptir. Zeytin ağaçları, zorlu koşullara karşı geliştirdikleri savunma mekanizmalarıyla bilinirler. Kuraklığa, fakir topraklara ve hatta yangınlara karşı direnç gösterirler. Gövdelerinin içi zamanla boşalsa bile, kabuk altındaki canlı doku sayesinde besin ve su taşımaya devam edebilirler. Puglia’daki bu ağacın gövdesindeki o karakteristik bükülmeler ve boğumlar, aslında ağacın yüzyıllar boyunca karşılaştığı fiziksel streslere verdiği tepkidir. Her bir kıvrım, atlatılan bir kuraklık dönemini veya sert bir kışı temsil eder. Bu yönüyle ağaç, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmaz, aynı zamanda geçmişin iklim verilerini de gövdesinde saklayan biyolojik bir arşiv niteliği taşır.

Ne yazık ki, bu kadim güzellikler günümüzde ciddi bir tehdit altındadır. Son yıllarda Puglia bölgesini etkisi altına alan ve "zeytin cüzzamı" olarak da bilinen Xylella fastidiosa bakterisi, milyonlarca zeytin ağacının kurumasına neden olmuştur. Bu mikroskobik düşman, ağaçların su iletim kanallarını tıkayarak onları yavaş yavaş susuzluktan öldürmektedir. Bölgedeki çiftçiler ve bilim insanları, Düşünen Ağaç gibi anıt ağaçları korumak için yoğun bir çaba sarf etmektedir. Bu ağaçların korunması sadece tarımsal bir gereklilik değil, aynı zamanda kültürel mirasın devamlılığı için de hayati önem taşır. Çünkü bu ağaçlar, bölge insanının kimliğinin bir parçasıdır; dedelerinin dedelerinden kalan miras, sofralarındaki zeytinyağının kaynağı ve peyzajın ruhudur.

Teknoloji ve betonun hüküm sürdüğü modern dünyada, Puglia’daki Düşünen Ağaç bize doğanın sabrını ve sanatını hatırlatan nadide bir eserdir. Onun gölgesinde durduğunuzda, doğanın insan yaşamından ne kadar daha büyük ve kalıcı olduğunu hissedersiniz. O, acele etmeden, telaşlanmadan, sadece durarak ve "düşünerek" binlerce yılı geride bırakmıştır. Belki de onun o hüzünlü ve düşünceli yüz ifadesi, insanoğlunun doğaya verdiği zarara karşı takındığı sessiz bir tavırdır. Bu eşsiz ağacı korumak ve hikayesini gelecek nesillere aktarmak, sadece İtalyanların değil, tüm insanlığın ortak sorumluluğudur. Zira o, yaşayan bir tarihtir ve anlatacak daha çok hikayesi vardır.