Gürkan Özsoy Blog

Tamamen Kişisel

Sovyet mirası Gürcistan ve Ukrayna’da dış politikayı nasıl etkiledi?



Sovyetler Birliği’nin çöküşünün mirası, Gürcistan ve Ukrayna’nın dış politikalarında önceki çalışmaların öne sürdüğünden daha büyük bir rol oynamaktadır. Rus devleti yeni düzeni kabul etmediği için eski Sovyet ülkelerinde dış politika yürütmek büyük bir zorluk olabilir. Uppsala Üniversitesi’nden siyaset bilimci Per Ekman’ın tezinde özetlenen bulgular bunlardır.

SSCB’nin Kurucu lideri Vladimir Ilyic Lenin

“Örneğin Rusya’nın Ukrayna’daki savaşını anlamak için, savaşı daha uzun bir tarihsel olayın parçası olarak görmek önemlidir. Gürcistan ve Ukrayna bağımsızlıklarının ilk gününden bu yana Rusya’nın bölgeyi kontrol etme hırsıyla uğraşmak zorunda kaldı. Uppsala Üniversitesi’nde siyaset bilimi doktoru olan Ekman, “Batı’daki pek çok kişi için Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Rus siyasi liderliğinin önemli bir kısmının Moskova’nın Sovyet döneminde yönettiği ülkeleri kontrol etme fikrinden vazgeçmediğini anlamak uzun zaman aldı” diyor.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi genellikle barışçıl olarak tanımlanır çünkü bir dünya savaşına yol açmamıştır. Ancak Gürcistan ve diğer bazı Sovyet cumhuriyetleri için bu dönem barışçıl olmaktan çok uzaktı ve Rusya’nın da dahil olduğu çeşitli sınır bölgelerinde çatışmalar yaşandı. Ekman tezinde bu deneyimlerin daha sonra izlenen dış politikayı nasıl şekillendirdiğini gösteriyor.

1990’ların sonlarında Gürcistan’da Rusya’dan uzaklaşma yönünde güçlü bir istek vardı ve bu istek 2003’teki Gül Devrimi’nden sonra daha da güçlendi. Rusya’nın ülkenin bağımsızlık sürecine müdahalesi politika yapıcılar tarafından son derece olumsuz olarak algılanmış ve Gürcistan’ın 1990’larda ayrılıkçı bölgeler Güney Osetya ve Abhazya ile yaşadığı çatışmaları kaybetmesinin ardındaki ana neden olarak görülmüştür.

Ekman, “Bu ilk deneyimler, Rusya’nın protestolarına ve Gürcistan’ın Batı’dan hiçbir güvenlik garantisi almamasına rağmen Gürcistan’ı Rusya’dan uzaklaştırıp ABD, NATO ve AB ile daha yakın işbirliğine itti” diyor.

Ekman ayrıca Ukrayna’nın tamamen farklı bir durum yaşadığını belirtiyor. Rusya 1990’lardaki müzakerelerde Ukrayna’ya özellikle Karadeniz Filosu ve Kırım yarımadası konusunda siyasi baskı uyguladı. Dahası, Kremlin’in Ukrayna’nın sınırlarını tanıması zaman aldı.

Ancak sonuç, görünüşte barışçıl anlaşmalar oldu ve bu da Ukrayna’nın karar vericilerinin ve nüfusunun önemli bir kısmının, AB, ABD ve bir dereceye kadar NATO ile işbirliği yapmak istemelerine rağmen, Rusya ile pragmatik bir ilişki sürdürmeyi tercih etmelerine katkıda bulundu.

Ekman, “Ukraynalı siyasetçiler arasında Rusya ile bağları koparmak isteyen bir azınlık vardı, ancak etkili Donetsk Ağı tarafından yönetilen ülkenin en büyük partisi, Ukrayna’nın NATO üyeliğini reddetti ve 2010 yılında Kırım’daki Rus askeri varlığını genişletti” diyor.

“Ukrayna’nın dış politikası, dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in AB ile ortaklık anlaşmasını reddederek 2013’teki büyük Euromaidan protestolarını tetiklemesiyle büyük ölçüde değişti. Protestoları 2014 yılında Rusya’nın Kırım yarımadasını ilhakı takip etti. Tezimde de gösterdiğim gibi, bu olaylar Ukrayna’da Rusya’dan uzaklaşma yönünde giderek artan bir fikir birliğine yol açtı.

“Paradoksal olarak, Rus liderliğinin davranışı Ukrayna’nın giderek daha net bir şekilde AB ve NATO’ya yönelmesine ve Vladimir Putin’in ne pahasına olursa olsun kaçınmak istediğini söylediği Rusya’dan uzaklaşmasına büyük katkıda bulundu.”


Daha fazla bilgi: Foreign Policy After Empire: Explaining Georgia’s and Ukraine’s International Orientation from Independence until 2021